Garibanın günlüğü .

Bazı şeyleri mahvetmekten çok korkuyorum. Kaçırmak istemiyorum ve yavaş yavaş yaşamayı öğreniyorum. Korkmak kötü değilmiş, bunu tecrübe ediyorum . 

Klasik örnektir. Çok sevdiğin kocaman bir pastayı hemen bitirip midenin rahatsız olmasındansa, bitmesinden korkarak ve biteceğini bile bile, yavaş ve tadını çıkararak yemek gerekir.

Bitse bile, yaşayabileceğin kadar onunla yaşamak, onu yaşarken büyümek, öğrenmek, ve daha güzeli ise değişmek.

Kitaplar da hayatla ilgili  asla dikkate almayacağım, ya da ne demek istediğini tam idrak edemeyeceğim  şeyleri tecrübe etmek, aynı kitabı okuduğunda anlamakmış değişim.

Hayatım boyunca hep sabırsızdım. Hep biran önceydim ve pastayı hemen yer, sevdiğim şeyin bana acı çektirmesini sağlardım. Hep pişman, hep anı kaçırandım. Şimdi tam yavaşlamasam bile hayatın sonuçlardan değil de anlardan ibaret olduğunu öğrendim. Hayat akıyor ve hep varacağı yere varıyor. Bitişe ve yeniden var oluşa. Anlar var oluşumuzun asıl amacı değil mi? Kitaplar anlatmıyor mu zaten doğumu, ölümü ve yeni bir hayatın başlayacağını? Ölüm için yaşasaydık anların kıymeti olur muydu? Geçirdiğin dakikanın nasıl yok olduğunu bilerek yaşamak, yaşamak mı? Aslında bilindik hikaye, Allah insanı neden yarattı? Bilinmek için yarattı. Neden yaşıyoruz? Yaradana kulluk etmek için. Kuralları kim belirliyor? Allah'ın kelamı ve Rasul'ünün sözleri. Tıkanıyorum burada işte. Kurallar belli, başlangıç belli, son belli, soracağın her sorunun cevabı verilmiş, kader yazılmış ve kaldırılmış. Ee o zaman? Yaşamak neydi? Allah'ın kullarına vereceği ödülün veya cezanın kanıtı mı? İrade ve nefisle yaratılmış insanın seçimlerini kendi gözleriyle izlemesi mi yaşam? Yaşamak anlardı. Kimsenin kimseye benzemediği kargaşada, yaşamak sabırsız insanın sabırlı insandan farkıydı. Birbirinin aynısı olmaktan yeşil elmayı sevenle, kırmızı elmayı sevenin arasında ki kadar küçük farklarla kurtaran hayatlar. Ve bu kadar küçük şeyin arasında, elmayı reddedip armut yemek, ben de yaratıldım demeye çalışmaktı yaşamak.

 Yaşamak için savaş verilmesi gereken, sesini çıkarmak için bile seni dinleyen insanların gerektiği bu dünyada anlar için yaşamak biraz fazla lüks sanki. Dışarıda küçük kıyametler koparken,  kulağında sela sesleri o çok sevdiğin pastayı yiyorsun anı mı yaşıyorsun? Anı yaşamak neydi? Güzel bakmak şart mıydı? Güzel yaşamak gerçekten bu kadar önemli mi? Mutlu olma çabası görüyorum. Mutlu olmak için 5 şey falan, cidden mutlu olmaya bu kadar hasret miyiz, bu hasretlik neden, ve vuslat şart mı? Mutlu olmayı çok mu yükseklere koyduk ki ona erişebilmek için çabalıyoruz? Üzülmek neden diplerde?  Herkes nefes nefese çıkıyor, bazıları sürünüyor üzüntüden kurtulup nefes alacağını umut ettiği basamaklarda. Neden mutlulukla üzüntü aynı rafta değil? Neden ağlayana teselli gerekli. Anlayamıyorum insanın mutlu olma isteğini. Ve bilmiyorum anı yaşamayı. Dua ediyorum sık sık mutlu olmak için. Düşünmeyi bırakmak için de çok çabaladım. Para bile verdim bana nasıl az düşüneceğimi öğretene. Bilmiyorum düşünüp anlayamadığım şeylerin bana kattığı asabilik mi güzeldi, yoksa amaan yazılan yazılmış çizilen çizilmiş namazını kıl yeter rahatlığında ki mutluluk mu? Allaha teslim olma rahatlığı çabası içindeyim. Düşlediğim hayatı yaşayamadığımda ''Allahın rızasını kazan burda yaşayamadığın mutluluğu yaşarsın Cennette '' rahatlığı bu. Kendini avutmanın bilmem kaçıncı ama en doğru yolu. Hakedenin mutlu olacağı Cenneti, hakedecek hayatı yaşıyor muyum?  Anlardan bahsetmiştik. Yaşayamadığım anların telafisi için, düşünmeyi bırakarak korka korka yaşama vakti.



Yorumlar

Popüler Yayınlar